İÇİMİZDEKİ DİĞERLERİ
Şuanda ki yaşam bizi hep en iyiye sahip olmaya iteleyen, fazlaca yarışmacı, eleştirel maalesef ki. Aslında bizlerde geçmişe baktığımızda en baştan beri ailelerimizden bunu öğrenerek yetiştirildiğimizi görüyoruz. Hanginiz bir dikkatsizliğiniz yüzünden düşüp bir yeriniz acıdığında ‘ah canın çok yandı mı hemen sarayım sana bakayım’ ’cümlesini duydunuz? Daha çoğumuz ‘’biraz daha dikkatli ol ben sana demedim mi orda oynama diye ‘’ cümlesini daha çok duymuşuzdur. ya da hanginiz elinizde kötü bir karneyle eve gittiğinizde ‘ sen aptal mısın , niye beceremiyorsun, daha ne yapmamız gerekiyor ,aklın hep başka işlerde cümleleri yerine ‘’ bu notlar canını sıkmış olmalı gel sana bir sarılayım hepsi hallolur merak etme cümlesini duydunuz.
Çoğumuzun bunu okurken gülümsediğini düşünüyorum.
Bunları düşününce kulağa biraz polyannacılık gibi geliyor aslında ,kötüyü hep böyle mi karşılayacağız diye soruyor insan ya da biliyoruz ki anne babalarımızın istediği şey bizleri üzmek değil daha çok bizi teşvik etmek.
Aslında tamda bundan söz etmek istiyorum bizlerde kendimizi bu şekilde teşvik edeceğimize inandığımız için kendimizi sürekli olarak eleştiriye maruz bırakıyoruz. Beceriksizsin , bir işi yapamadın, ya da naptın sen yine, aptallık etme gibi sözlerle kendimizi eleştirerek itelemeye çalışıyoruz çünkü bunları söylemezsek başarısız olacağımıza inanıyoruz.
Yoksa hangimiz eleştirinin acı verici olduğunu bildiği halde kendini bu kadar gaddarca eleştirir ki? Sadece bunun başarımız için motive edici yani gaz verici olduğunu düşünüyoruz. Ve çocukken her hatamızda bizi uyaran kişilerin kelimeleri şimdi kendi iç sesimizle şuan ki başarısızlıklarımızda hemen tekrarlıyor ‘aptallık etme!!’ yani içimizdeki diğerleri susmuyor.
Bu eleştiriler bizi gerçekten motive edip başarıya götürüyor mu şimdi buna bir bakalım.
Benlik saygısı denen bir kelime var. Nedir bu benlik saygısı?
Aslında kendine değer vermenin bir değerlendirmesidir. Aynı zamanda da bir yargıdır diyebiliriz; iyi insan mıyım ,kötü insan mıyım?.
İyi insan olmak için yani benlik saygısı kazanmak için başarılara ihtiyacımız vardır aslında. Sürekli olarak birilerinden daha iyi olmamız gereklidir. Peki ya başarısız olursak ne olur? Benlik saygımız düşükse ne olur?
Benlik saygımız düşükse kendimizden nefret ediyorsak, depresyona girebiliriz ,kaygılarımız artar ve bir çok psikolojik sorunumuz ortaya çıkabilir. Peki ya asıl soru şu biz bu çarktan sürekli kendimizi iyi hissetmek için daha iyi olma ihtiyacından nasıl kurtulacağız?
İşte burada devreye öz şefkat girecek. Her insan daha iyi olmak ister, istememizde de bir hata yok aslında, isteyebiliriz. Ama en ufak bir olumsuzlukta başarısızlıkta o içimizdeki diğerleri konuşmaya başlamamalı.
Bu zamana kadar onlar konuştuğunda ne oldu? İngilizceden kötü not aldın eve gittin ve başarısız olduğunu bir işe yaramaz olduğunu duyduğunda ne oldu? Genelde böyle durumlarda çocuklar daha içine kapanır, aileden uzaklaşır, ve İngilizce karsısına her geldiğinde ben anlamıyorum der kaçar başarısızlığıyla yüzleşmemek için aslında içerisindeki o diğer sesi susturmak için ‘ bir şeyi yapamadın.’
Bu yüzden de öz şefkati öğrenmeliyiz çünkü kalbimizi kendimize açtıkça başkalarına verebileceğimiz şeylerde artacaktır. Peki nedir bu öz şefkat?
Kristin Neff öz şefkati söyle tanımlıyor:
Kendimize sevecenlikle yaklaşmamız ve kendimizi bütün hatalarımızla olduğumuz halimizle kucak açmamız diyor ve 3 temel ögesi olduğunu belirtiyor.
Bunlardan birincisi kendimize karşı yargılayıcı değil sevecen olmalıyız. En yakın arkadaşınız bir hata yaptığında ve kendini suçladığında ona neler diyoruz? Ona nasıl davranıyoruz? Aslında onu bir yanlıştan dolayı beceriksiz ilan etmiyoruz değil mi, ona şefkat gösteriyoruz onu o hatasıyla seviyoruz ve onu cesaretlendiriyoruz. İşte tamda kendimize de bunu yapmalıyız. Hiçte haz etmediğimiz bir insana bile söyleyemeyeceğimiz lafları kendimize söylememeliyiz yani kısaca kendimizin en iyi arkadaşı olmayı, kendi sırtımızı sıvazlamayı öğrenmeliyiz öncelikle.
İkinci ögeyse paylaşımların bilincinde olmaktır.
Benlik saygısı ; diğerlerinden ne şekilde farklıyım sorusunu sorarken öz şefkat; diğerleriyle ne şekilde aynıyım diye sorar. Herkesle ortak olan en önemli özelliğimiz insan olmamızdır ve insan hata yapar. Kimin hayatı kusursuz ki ya da hangi insan kusursuz? Aslında kusursuz olmamamız bizi tamda birbirimize bağlayan şeydir. Bu yüzdende o kusurlara sahip olmasına rağmen diğer insanları nasıl seviyor , nasıl saygı duyuyorsak kendimize de bunu yapabilmek gerekir.
Üçüncü ve son ögeyse bilinçli farkındalıktır. Kendimize duyarlı olmaktan çok bahsettik evet ama bunu yapabilmenin ilk şartı acı çektiğimiz gerçeğini kabul edip onaylamaktır. Bazen kendimizi o kadar sert eleştiriyoruz ki aslında çektiğimiz acının bile farkında olmayıp birde üstüne daha da kendimize ıstırap çektiriyoruz. Öncelikle bunun farkına varmalı ve sonrasında kendimize karşı duyarlı olmalıyız.
Aslında tüm bunları özetleyecek olursak öz şefkat daha az depresyonun ,daha az kaygının ve daha az stresin olduğu, kendimize en iyi arkadaş olduğumuz kendimizi de çokça sevdiğimiz bir yer olacak. Benlik saygısı bizi terk ettiğinde içeri girecek ve bize değerli olduğumuzu hissettirecek.
Çünkü bizde sevilmeye değer bir insanız herkes gibi.
Psikolog Tuğba DUMAN